“...Binlerce yıldır durduğu yerde durmasına karşın geçtiğimiz yüzyılda katil diye anılmaya başlayan Eiger kuzey yüzü bir çok filme konu oldu...” Duygu Başoğlu hikayesini Joe Simpson’ın yazdığı, Louise Osmond’un yönettiği ödüllü bir film olan The Beckoning Silence’ı bizlere tanıtıyor.

Belgesel, Dram. Televizyon ve festivallerde gösterildi.

Yönetmen: Louise Osmond

İlk Gösterim: Ekim 2007, Kanal 4, İngiltere

Ödüller: 24 Kasım 2008 Emmy (Belgesel dalında)

Oyuncular:

Andreas Abegglen... Willy Angerer

Simon Althamatten... Andreas Hinterstoisser

Cyrille Berthod... Edi Rainier

Roger Schäli... Toni Kurz

Steven Mackintosh... Anlatım

Joe Simpson... Kendisi

Dağlarda yaşananları olduklarından daha pazarlanabilir hale getirerek kurgulamak kolay. Temelde izleyici için gizemli ve zor, dolayısıyla ‘üstün’ nitelikler gerektiren eylemler ve erişilmez görülen yerler söz konusu. Bunun üzerine gidilerek istenen her öge dahil edilebilir, edildiği oluyor da, ve eylemin özünden uzak bir çok filmden biri daha çekilebilir.

The Beckoning Silence (İng. İşaret ederek çağıran sessizlik anlamına geliyor) dağcılık ile ilgili bir belgesel. Dağda geçen bir macera filmi veya gerçek bir hikayeye ‘dayanarak’ yeniden yazılmış bir kurgusal yapım değil. Film, 1936 Temmuz ayında Eiger kuzey yüzünde gerçekleşen ve dört dağcının ölümüyle sonuçlanan kazayı belki de iç yüzü hakkında en fazla anlayışa sahip olabilecek kişinin, dağcılık tarihinin birinci ağızdan ve en detaylı belgelenen kazalarından birinin başrol oyuncusu Joe Simpson’ın anlatımıyla ele alıyor. Dağda olmak hakkında ortak bir gerçek görüşten söz edilemez ya, bunu yaşamış birinin ağzından onun için gerçek olanları yansıtıyor.

Yapım bir çok izleyiciye göre şu anda hayatını konuşmacılık, yazarlık –ve ölümden dönmüş olmakla- kazanan Simpson’ın önceki kitap ve filmi Touching the Void’ın [1] devamı niteliğinde. Bu hikayeyi anlatmak için en uygun adam Simpson, çünkü And Dağlarında ölümle sonuçlanacak bir kazanın tüm aşamalarını yaşadı, sonra olağanüstü bir bağlılıkla kırık bacağına rağmen (partneri bir karar vermek zorunda kalarak bağlı oldukları ipi kestikten sonra düştüğü) buzul çatlağından çıkmayı ve ana kampa kadar tek başına ulaşmayı başardı. Kurtuluşunun hikayesi ve tırmanmak için yaşadığı bu yıllarda sahip olduğu güç ve azim Touching the Void’ı oluşturdu. Bu sefer ise Simpson daha geniş bir ölçekte karşımızda, tırmandığı kadar tırmanış üzerine düşündüğü hayatını onu daha tırmanışa başlarken etkileyen olayların eşliğinde zorlu rotalara veda etmeye karar verdiği noktaya kadar sorguluyor. Bunun için daha önce altı kere denediği ancak her seferinde hava koşulları nedeniyle yarıda bıraktığı, bir denemesinde kendisiyle aynı anda rotada olan iki kişilik bir ekibin öldüğü Eiger kuzey yüzüne canlandırmaları yapmak amacıyla dönüyor.

Hikaye kaya tırmanışına bir hafta önce başlamış 14 yaşındaki Simpson’ın babasının verdiği Beyaz Örümcek [2] adlı kitabı okumasıyla başlıyor. 1938’deki ilk başarılı çıkış dahil olmak üzere o zamana kadar Eiger kuzey yüzünde yapılan denemelerin hikayesini anlatan kitapta en çok kendisine ulaşamayan kurtarma ekibinin gözü önünde ve tükenene kadar süren kendi çabalarına rağmen ölen Toni Kurz ve ekibinin hikayesinden etkilendiğini söylüyor ve belgesel bu iki tırmanışçının yaşadıkları arasındaki paralellikler etrafında şekilleniyor. Böylece film iki koldan ilerliyor, bu hikayenin yeniden canlandırılarak anlatımı ve Joe Simpson’ın yaşadıkları doğrultusunda dağcılığa yaklaşımının değişimi. Projenin temeli Simpson’ın hayata ve tırmanışa bakışının evrimini onu etkileyen olaylar ile birlikte anlattığı aynı isimli kitabı. Yapım kitabın içeriğinin sadece belli bir kısmını kapsıyor ancak tipik bir ‘kitabı okumadım ama filmini izledim’ [3] vakası olarak sadece filmden bahsedeceğim.

Sanırım küçükken ‘Tanrım, ne kadar sıradışı bir şey!’ diye düşündüm. ‘Hani sadece cesur bir şey değil de, ne sıradışı bir şey! Böyle bir yüze bakıp da sadece yeterince iyiyim, buna tırmanacağım, başaracağım diye düşünmek...’

Simpson, okudukları ve tırmanışa başlayışı üzerine

Kurgu yüzün tarihindeki ikinci tırmanış girişiminde gerçekleşen dağcılık tarihinin en unutulmaz ve trajik kazalarından birinin üzerine. Bir ekip dönemin ekipmanıyla tırmanışı canlandırırken Simpson da güncel koşullarda ziyaretlerle anlatımını destekliyor. 20’li yaşlarındaki dört dağcıdan oluşan ekipteki en iyi kaya tırmanışçısı Andreas Hinterstoisser rotadaki kilit zorluklardan bir yan geçişi yükselip inerek geçerek çözüyor. Bu tırmanıştan sonra Hinterstoisser yan geçişi olarak anılan ve dağın tarihinde bu ekibin bir başka izi olarak kalan etabın geçilmesiyle ekip rotanın kalanının görülebildiği bir noktaya ulaşabiliyor. Rotayı tamamlayabilmeleri çok olasıyken günün koşullarında kasksız tırmanan ekipten Angerer’ı düşen bir taş yaralıyor ve devam etmeye çalışsalar da bu mümkün olamıyor, dönmeleri gerekiyor. Geçtikten sonra ipi topladıkları yan geçişe döndüklerinde bu geçişin tersini bu koşullarda yapmanın mümkün olmadığını farkediyorlar ve tek seçenek olarak dağın içinden geçen tren tünelinden duvara açılan bir pencereye bağlanan yatay bir hatta kadar dik, yer yer negatif bir kaya kütlesinden ip inişi yapmak kalıyor. Bu esnada fırtına kopuyor. Düşen bir çığ da ekipten 3 kişinin ölmesine, Toni Kurz’ün ipte, altında ve üstünde partnerlerinin cansız bedenleriyle kalmasına yol açıyor. Kurtarma ekipleri Kurz’ün yaklaşık 40 metre yakınına ulaşabiliyor ve sadece talimat vererek ip yollayabiliyorlar. Kurz olağanüstü çabalarına rağmen kurtarma ekibinin önünde, iletişim halindeyken, vadiden izlenirken havada asılı kalıyor ve kurtulamıyor.

Sanırım Toni Kurz’e ve ölüş şekline bakarken aslında onun ben olmam gerektiğini biliyorum. Onun hikayesinin benim hikayem olması gerektiğini...

Simpson, ölümden dönmüş olması üzerine

Binlerce yıldır durduğu yerde durmasına karşın geçtiğimiz yüzyılda katil diye anılmaya başlayan Eiger[4] kuzey yüzü bir çok filme konu oldu. Sinematografik açıdan çok güçlü bir konum, lüks otellerden seyredilebilen gösterişli, fırtınalı ve kasvetli siyah bir yüz, namını destekleyen bir tarih... Gerilim ve dramayı tırmandırmak için birebir bir imge. Ancak işlenen hikayenin özel efektlere, yüksek tempolu çekimlere, riski öven heyecanlı anlatımlara ihtiyacı yok. Olduğu gibi gerçek, korkutucu ve üzücü. Joe Simpson aşama aşama vadiden dürbünlerle izlenebilen, son kaybıyla ölmeden konuşulabilen kazayı ele alıyor, teknik detaylarını çözmeye ve olabildiğince doğru ve detaylı bir şekilde kurgulamaya çalışıyor. Bir heyecan tüccarının değil, bir gözlemcinin tonunda anlatırken kendi hissettikleriyle bağlantılar kuruyor, anlatımı empatiyle biçimlendiriyor. Bir dağ kazasını irdeleyen bir dağcı olarak olabildiğince gerçeklere sadık ve net, anlamaya yönelik bir tutum sergiliyor.

Ölen insanlar hakkında düşünmeye başladım. Bazıları tanıdıklardı, bazıları iyi arkadaşlarımdı, bazılarıysa düşünmeyi hiç bırakmadığım arkadaşlarımdı. Bazıları farklı şekillerde öldü, bazıları açıklanamaz şekillerde öldü, ve genelde öldüklerinde ilk yaptığınız ‘Nasıl?’ diye sormak oldu. ‘Neden?’ değil. Çünkü nerede hata yaptıklarını bilmek istiyorsunuz. Tutkuyla sevdiğimiz bir şey yaptık. Hayat zenginleştirici, hayat tanımlayıcıydı ama bir yandan da arkadaşlarımızı öldürüyordu - neredeyse bizi de!

Simpson

Çekimlerinin mümkün mertebe yerinde yapılmasına çalışılmış olması filme ayrı bir değer katıyor. Çoğunlukla yüzde çekilmesi istense de hava koşullarının elvermemesi nedeniyle bir kısmının Eiger çevresinde yüzdeki koşullara benzer konumlarda canlandırılması gerekmiş. Çekimler, Ueli Steck’in 3:45 saatte gerçekleştirdiği solo çıkışın 10 gün sonrasında başlamak üzere nisan ayında yapılmış ve bahsedilen tırmanışın geçtiği temmuz koşullarını andıran çekimler yapabilmek için günlerce beklenmesi gerekmiş. Ekibin Japon turistlerin bakışları arasında duvarın ortasına açılan pencereden çıkmak üzere trenle yüze ulaşmasının gerektiği olmuş. Hava koşulları nedeniyle doğrudan tırmanılarak ilerlenemeyince Joe Simpson ilk buz sahasına helikopterle indirilmiş - bunlar kısmen filmde görülebiliyor. Tırmanışçıları canlandıran ve bir belgesel için olabildiğince gerçeğine uygun hareket edebilen oyuncuların İsviçreli dağ rehberleri olmasının yanında yine dağcılardan oluşan bir güvenlik ekibi bulundurulmuş ve çekimler de bu ekipten bir kameramanla doğrudan rotada yapılabilmiş. Bu açıdan çok değerli bir belgesel oluşmuş, Joe Simpson da zor rotalara paydos deyişini açıklamak için film çekerken Eiger kuzey yüzüne konmuş bulunmuş. Bir detay da çekimler sırasında Simpson’ın bir aşamada lider düşmesi ve daha önce altı kere denediği yüzde hiç düşmemiş olup da bu sefer tırmanmaya niyeti bile yokken bunu yaşadığına, hele de ekibin bu durumu eğlenceli bulduğuna sinirlenmesi.

The Beckoning Silence dağcılıkla ilgilenen biri için gerçekçi ve hüzünlü olduğu kadar tuhaf bir şekilde çekimlerin etkileyiciliği ve Alplerin güzelliği ile de cazip bir film, böyle olabilmesi de sorgulanan konulara paralel sanırım. İyi bir yapım izlemek için, dünyanın güzel yerlerinden bir kısımı görmek için, gerçeğine uygun tasarlanmış 1900’lerin ilk yarısına ait tırmanış koşulları veya güncel koşullarda bir kazanın irdelenmesini görmek için, dağcılıkla ilgilenilmiyorsa bile iyi bir konuşmacının dilinden insan doğası üzerine bir şeyler dinlemek için izlenebilir.

Televizyon için çekilen filmin şu anda resmi bir sitesi yok, ama DVD’si yayınlandı.

http://www.amazon.co.uk/Beckoning-Silence-DVD-Louise-Osmond/dp/B000W668QC adresinden görülebilir.

İyi seyirler.

Duygu Başoğlu

İletişim: duygubasoglu[at]gmail.com


[1] Touching the Void (İng. Boşluğa Dokunmak), Kitap (Simpson, 1988), Film (2003).

[2]  Die Weisse Spinne (Harrer, 1959). Kitabın adı Eiger kuzey yüzüne karşıdan bakıldığında kollar halinde açılan bir buz örtüsü görülmesi nedeniyle beyaz örümcek olarak anılan etaptan geliyor.

[3] http://sozluk.sourtimes.org/show.asp?t=kitabi+okumadim+ama+filmini+seyrettim

[4] Kuzey yüzüne tırmanmaya çalışan bir çok ekibin ölümle sonuçlanan kazalar geçirmesi sonucu Eigerwand (Eiger yüzü), Nordwand (kuzey yüzü) gibi isimlerinin yanına Mordwand (Cinayet yüzü) gibi bir tanım da eklendi. İlk tamamlanabilen tırmanışından sonra bile yıllarca denenmesi medya gözünde intihar girişimiydi. Katil sıfatı yüzün tırmanılması çabalarıyla ortaya çıktı, ama aslında dağ kazalardan önce de karanlık ve ürkütücü görülüyor olmalıydı ki adı insan yiyen dev canavar anlamına gelen Eiger konmuştu.

[5] Kaynak: alpinist.com

Kaynaklar

1. http://en.wikipedia.org/

2. Joe Simpson: My journey back into the void, Simpson, 2007 http://www.telegraph.co.uk/news/features/3634463/Joe-Simpson-My-journey-back-into-the-void.html

3. http://www.imdb.com/title/tt1101637/

4. Back to the edge for a tale of courage and death, Simpson, 2007 http://entertainment.timesonline.co.uk/tol/arts_and_entertainment/books/article2651470.ece

5. Film günlükleri, Simpson, 2007 http://www.noordinaryjoe.co.uk/