2009 yılının 28 Aralık tarihinde, Antalya, Sivridağ eteklerindeki Sinema Perdesi adı verilen yüzeyde yeni bir geleneksel rota açılmıştı. Yılmaz Sevgül ve Güray Ekici tarafından açılan rotanın tırmanış hikâyesi ve teknik bilgilerine sitemizde yer vermiştik. Aynı yazı, Serkan Küçük’ün tırmanışın öyküsünü bütünleyen güzel fotoğrafları ile süslenmişti.
Buradan hareketle sevgili Serkan Küçük’e tırmanıcı fotoğraflamak üzerine yaptığı çalışmalarıyla ilgili sorular yönelterek gerek yaşadığı zorlukları gerek tercih ettiği yolları öğrenmek ve sizlerle paylaşmak istedik.
Serkan Küçük, 1988 Erzurum doğumlu. Babasının görevi nedeniyle (Emniyet Müdürü) çocukluğu şehirden şehre yapılan zorunlu seyahatlerle geçmiş. 2004 yılında babasının vefatı üzerine ailece İstanbul’dan taşınarak Antalya'ya yerleşmişler. Buradan sonrasını Serkan şöyle ifade ediyor:
“Başta bu şehrin benim hayatımda bir dönüm noktası olacağının farkında bile değildim. Ailemin bana aşıladığı doğa sevgisi, bu cennet şehirde kendisini epey bir açığa çıkarmıştı. 2006 yılında Akdeniz üniversitesi, beden eğitimi ve spor yüksek okulu/ spor yöneticiliği bölümünde eğitimime başladım. Akut' a olan büyük ilgim vesilesi ile kaya tırmanışı ile tanıştım ve kısa süre içerisinde bu spor bir "tutku" halini aldı. Kaya tırmanışını hiçbir zaman "en iyi" olmak için değil, aksine keyif aldığım bu sporu tadına varmak için yaptım. Dolayısı ile ağır antrenmanlar, çalışmalar yerine güzel mekânlarda keyifli tırmanışları tercih ettim. Ortamdaki görsel zenginlik dikkatimi çektiğinde bir fotoğraf makinesi almaya karar verdim ve bir yaz boyunca çalışarak orta halli bir fotoğraf makinesi aldım. Kullanmayı bile bilmediğim bu makine ile amacım fotoğrafçı olmak değil, içinde bulunduğumuz görsel zenginliği ölümsüzleştirmek ve daha önemlisi, bir tırmanıcı gözüyle bir tırmanıcıyı karelere almaktı...”
Bugün ülkemizde Serkan gibi kendi halinde tırmanış fotoğrafları çeken pek çok kişi olsa gerek. Bunlardan hemen aklımıza gelen iki isim: Öztürk Kayıkçı ve Hasan Kasapoğlu.
Doğada, doğayı fotoğraflayan tüm fotoğraf severlere başarılar dileyerek, Serkan’a sorularımızı yöneltiyoruz.
1) Sevgili Serkan, tırmanıcıları fotoğraflamanın doğasında yer alan temel zorluklar senin için nelerdir? Bunları aşmak adına kullandığın yollardan bahsedebilir misin? Ne gibi hazırlıklar yapıyorsun?
Tırmanıcıları fotoğraflamadaki temel zorlukların başında ışık geliyor. Dikey bir yüzeyde yapılan bu sporda dolayısı ile duvara günün yarısı güneş vurmuyor. iyi fotoğraf için gün ışığı şart. Genelde biz bunu yakalamakta çok zorlanıyoruz. İyi bir fotoğraf için rotanın temizlenmesi de şart. Önce rotayı belirleyip, temizliğini yapıyoruz ki bu 3-4 saatimizi alıyor, ardından ilk ekip ile rotanın bitiş noktasına ( ana istasyona) çıkıp uygun açıyı deneme yanılma ile bulmaya çalışıyorum, ben yukarıda kalıyorum ve hazırlıklar yapılıp tırmanış başlıyor. Tahmin edersiniz ki bu hazırlıklar epey bir zaman alıyor ve bu süreç, ışığın geçmesine sebep oluyor. Eğer böyle bir durum( ışığın tamamen gitmesi) söz konusu olursa o gün pas geçilip ertesi güne tekrar bir deneme yapıyoruz. Tabii ki bu sadece fotoğraf çekimi için yapılan bir uygulama dizinidir.
2) Tırmanış başladığında, senin oradaki varlığının tırmanıcılar üzerindeki etkisi ne şekilde oluyor? Örnek üzerinden gidersek, Yılmaz Sevgül ve Güray Ekici -sana göre- senin varlığından, senin objektifinin onların üzerinde olmasından etkileniyorlar mıydı? Bu noktada, senin prensip olarak kemikleşmiş bir fotoğrafçılık anlayışın mevcut mu, diye sorsam?
Benim orada, tepede bulunmamın tırmanıcıyı etkilememesi için elimden geleni hep yaparım. Öncelikle tırmanış öncesi tırmanıcılara rahat olmalarını ve onlardan ekstra bir şey istemeyeceğimi belirtirim çünkü isteyeceğim ekstra bir hamle veya hareket doğallık dışı olacaktır ve bu asla istemediğimiz bir şey. Tırmanış başladığı andan itibaren asla konuşmamaya çalışırım ve aşağı yukarı yaptığım hamleler sırasında tırmanışı durdurmam/ etkilemem. Sessiz sedasız mutlu olduğum şeyi yaparım, yani keyfimce fotoğraflarım yapılanları. Bu teknik genel olarak işe yarıyor ve rotanın akışına kendini kaptıran tırmanıcı beni bir anlık unutuyor ve ortaya doğal, güzel pozlar çıkabiliyor.
3) Tercih ettiğin teknik donanımın özelliklerinden bahsedebilir misin? Ülkemizde bu anlamda çalışmalar yapan diğer isimlerden, senin özellikle beğendiğin kimleri sayabilirsin. Yaptığın çalışmalara dayanarak tırmanış fotoğrafçılığına henüz başlamamış ama bunu denemek isteyen arkadaşlara özellikle hangi önerilerin olur?
Kullandığım makine, başta da bahsettiğim gibi orta halli, başlangıç modeli sayılabilecek nitelikte olan SONY ALPHA 100. Geniş çekimlerde makinenin orijinal objektifini kullanıyorum, Zoom gerektiren anlarda ise yine makinenin yanında verilen 70-300 objektifi genel olarak işimi görüyor. Yine başta bahsettiğim gibi ben bir fotoğrafcı değilim, üstatlara saygısızlık yapmak istemem. Benim bu işi yapmamdaki amaç, bir tırmanıcı olarak güzel hamleleri, zor anları ve tırmanış fotoğrafı olarak değer taşıyan kareleri, tırmanıcı olmayan bir fotoğrafçıdan daha iyi görebileceğime inanmamdır. Örneğin; bir yamaç paraşütçüsünün en iyi fotoğrafını yine bir yamaç paraşütçüsü çekebilir diye düşünüyorum. Çünkü o sporun içindeki bir birey olayı daha iyi görebilir.
Yine vurguluyorum ki; genel fotoğraf sanatı ile ilgili aşırı teknik bir bilgiye sahip değilim. Benim mesleğim fotoğraf değil, spordur. Dolayısı ile ne ülkemizden, nede dünyadan hiçbir fotoğrafçıyı ismi ile tanımıyorum. Yalnızca National Geographic dergi kapaklarını, NTV'nin yayınladığı "o an" gibi fotoğrafları büyük hayranlıkla takip ediyorum.
Ben bu işte "çok iyi" ya da "en iyi" değilim, hobi olarak yapıyorum ama Tırmanış fotoğrafçılığına başlamak isteyenlere de naçizane tavsiyem olarak şunu söyleyebilirim; öncelikle bol bol tırmansınlar ve kaya ile bağlarını koparmasınlar. Çünkü hem ip üzerinde asılıyken çok kontrollü olmak gerekiyor, bir yandan da bu kontrolü kaybetmeden pozisyon değiştirerek tırmanıcının iyi hamlelerini kaçırmamak gerekiyor. İp üzerinde hareket etmeyi çok iyi kavramaları ve iniş, çıkış aletlerini çok çok iyi kullanmayı öğrenmeleri gerekiyor.
Son olarak anmadan geçemeyeceğim; beni başta doğa sporları olmak üzere hayatımın her alanında destekleyen Yılmaz SEVGÜL ve beraberindeki tüm hocalarıma yürekten teşekkür ediyorum.
Çok çok teşekkür ederim.
Sevgili Serkan Küçük’e içten yanıtları için biz de çok teşekkür ederiz.