Brenta_Banner.jpg

Kilit ip boyu vahşi olan bu rotayı açıp tamamladıktan sonra tek bir isteğim kalmıştı; hattı ilk denemede, düşmeden fişeklemek! Bu benim için bir ilk olacaktı, çok ip boylu rotada ve bu zorlukta. Sporda skorun sonu yoktur! Bu ise birçok tırmanıcının vazgeçemediği temel bir istektir: düşmeden, oturmadan… Amaç bu dereceyi önce ilk denemede ve belki de yıllar sonra “ilk görüşte” çıkmak. Rotayı Yağız’ın partnerliğiyle açmıştım; geriye yalnızca bu kalıyordu; tek denemede…

Geride bıraktığım tırmanış fanatizmiyle dolu onca yıl… Ne için yaşıyordum, ne için yaşamıştım? Para, sağlam manita, verili bir hayat? Geç bunları, hiçbiri! Şimdi, gene hedefi ben koyuyorum ve gerçekleştirmek için neredeyse her şeyimi verebilirim.

Burada, bu sefer Doğu Anadolu’da, genellikle insanların turizm için bile ayak basmak istemediği, adeta lanetlenmiş bu topraklarda. Bir Güney’e bir de buraya bak hele; Bodrum… Eda Taşpınar, Hadise, Serdar Ortaç… Kemaliye?...  Tanrım bu ne sefalet! Hani dağcıydık, hani tırmanıcıydık? Muir, Whymper, Scott, Lachenal, Guido Magnone, Messner… Kâşif, tırmanıcı, o manyak insanlar ve… Yoksa başladığımız noktada mıyız? Toplumun sefih ve görgüsüzce yaşadığı o boktan hayata savaş açtığım…

 “Yapma, yapma!”. 

Bunu düşünmek bile istemiyorum; beraber olduğum bu insanların korkak, silik ve sosyopat olmalarını. Evet, işime bakıyorum, ben buradayım ve zihnimde kendimi bu sert çarpışmaya hazırlıyorum.

İki gün insanlık dışı bir çalışma ve rota hazır. Kademeli bir zorluk var; son ip boyuyla taçlanan.

Bir gün dinlenme yeter mi? Yetmemiş. Çıktıktan sonra anlıyorum, sol omzu bıraktıktan sonra. Nasıl bir genel yorgunluk, daha başlangıçta, titreyen karın kaslarımla hissettiğim. Tıpkı yarışmalardaki gibi; henüz girmeden, geri çekilmeden… 

Bir de rotanın ilk ip boyunu üstten emniyetli açarken, Yağız’ın, topuğumu kayalara şaklatması yok mu? Düştüğümde, eli pedalda kilitlendi, metrelerce uçtum ve rastlantıyla, ellerini bırakınca kilitledi kadim Gri Gri! 

Gene kurtuldum. Bu kaçıncı? Topallaya topallaya rotaya girilir mi uşağum?

Kilitten bir önceki ip boyu Yağız’ın ve benim suyumuzu çıkardı; Altmış beş metre ve sekiz derece; öttüren cinsten.

Son ip boyu, kilit: ellialtı metre, dokuz artı... Teknik!

Bunu gerçekten çok istiyorum, dünyanın bu en saçma hedefini gerçekleştirmeyi. Henüz dünyada kimsenin ilgilenmediği, belki hiç ilgilenmeyeceği bu hedef beni çok ırgalıyor.

Hacetdere, Yıldırız, Bilkent Weekend…

Kilit hamleleri bir bir gönderdim, ama hani bu son kısım daha kolaydı? İnce temizlik yapmadığım bu kısım bazır bazır kayıyor, ayaklar sıcaktan cayır cayır, kaslar mermere bağlamışken. Ayak süpürünce tozlu-likenli yok basamağı, omuzda ince bir çatırtı. Bırakmıyorum! Dünyanın bu, o andaki en saçma hedefine ulaşmak için. 

Perişanlıktan titreyip-sarsılırken kaslar, son istasyona, zirveye sürünerek ulaşıyorum.

“Geel!” 

Bitti!  

Şu Hayatta neredeyse her şey zor, kabul ediyorum. Pes!

Künye: 

1.İp: 9 bolt, 55 metre, V+ 

2.İp: 9 bolt, 50 metre, V+ 

3.İp: 17 bolt, 54 metre, VII+ 

4.İp: 22 bolt, 65 metre, VIII 

5.İp: 24 bolt, 56 metre, IX+

Tarih: 

19 Mayıs 2010 

Uzunluk: 

275 metre 

Süre: 

3 saat 55 dakika 

Ekip: 

Doğan Palut-Yağız Kayakuşu