BDK_Banner.jpg

Türkiye’deki Spor Tırmanış Bahçelerindeki Etik Kurallar- Anket Değerlendirmesi

Sizlerle geçen aylarda yaptığımız “Türkiye’deki Spor Tırmanış Bahçelerindeki Etik Kurallar” anketimizin sonuçlarını paylaşmak istiyoruz. Öncelikle, anketi çok kısa bir zaman boyunca açık tutmamıza rağmen 250’ye yakın kişi katıldı. Bu meseleye bu kadar çok ilgi gösterilmiş olması hepimiz için iyi bir haber.

Anketi yapmamızın amacı tırmanış rehberlerinde yer alan kuralların ne kadar uygulandığını, bu kuralların tırmanan kişiler için ne ifade ettiğini ve tırmanış bölgelerinde en sık karşılaşılan problem ve çözüm önerilerini derleyebilmekti. Ankete katılanlar “en iyi kural kuralsızlıktır!” da dedi, yeni kural önerileri de getirdi, ya da var olan kuralların ta kendilerini ya da bu kurallara uyulmamasını da eleştirdi. Bizim tirmanis.org ve tırmanıcılar olarak yapabileceğimiz şeyi ise ankete katılan bir kişinin şu yorumu güzel özetliyor:

“İletişimsizlikten dolayı komik olaylar yaşandığını görüyorum. Buraya yazılacak anıların objektifliği şüpheli. Her ne kadar rahatsız edici durumlarla karşılaşıyor da olsak, olay yaşanırken açık ve yargısızca iletişimde olabilmek, konuyu nezaketle ve anlayarak kapamaya yardımcı olabilir. Bu erdemi topluluğumuza aşılamak fayda sağlayabilir.”

Gelelim anket bulgularına:

Ankete katılanlardan, ankette geçen kuralların ne kadar sık ihlal edildiğini gözlemlediklerini sorarak puanlamalarını istemiştik (sık ihlal edilenler yüksek puan), ayrıca yeni kural önerileri getirerek bu öneri kuralların gerekliliklerini de puanlamalarını istemiştik (kural gerekli görülüyorsa yüksek puan)

Sonuçlara göre, rehberlerde yer alan “Doğada tuvalet kağıdı bırakmayın, çöplerinizle birlikte götürün” kuralı en sık ihlal edildiği gözlemlenen kural. Tırmanan insanların sayısı arttıkça tuvalet ve tuvalet çöpü konusu da devasa bir problem haline gelmeye başlıyor, tırmanışın kitleselleştiği diğer ülkelerde bu mesele üzerine çok fazla konuşulur ve alternatif çözüm/ürünler geliştirilirken, görünen o ki Türkiye’de “tuvalet eğitimi” konusunda yetersiz kalıyoruz. Bazı kişiler kendi kullandıkları tuvalet kağıtlarını çöp poşetine koymayı ve çantaya atıp geri götürmeyi iğrenç buluyor ya da etraftaki kişilerin bunu görmesinden çekiniyor. Tuvalete poşetle gitmekten ve kağıtlarınızı poşet içinde çantanızda taşımaktan utanmayın demekten başka çare yok.

Tırmanıcıların sadece tırmanış bölgesinin etrafında değil rotaların neredeyse diplerinde de tuvalet kağıtlarını bıraktıklarına çoğu yerde şahit oluyoruz. Ankette oldukça yüksek bir puan alarak en çok ihlal edildiği gözlemlenen kurallar listesinin üstlerinde yer bulan “Rota diplerini ve patikaları tuvalet olarak kullanmayın” kuralını da tekrar hatırlatmış olalım.

Geyikbayırı, Küllüin’de rota dibinde oluşturulmuş tuvalet/emniyet bölgelerine örnekler (burayı temizleme planım Geyikbayırı’ndan çok ani bir kararla ayrılmamla suya düştü, bu da benim öz eleştirim olsun)

Anket sonuçlarına göre, ikinci en sık ihlal edildiğine rastlanılan kural şuydu: “Tutamakları magnezyum tozu ile işaretlemişseniz rotadan indiğinizde tozları temizleyin”. Yine Geyikbayırı maceramda Barbarossa sektör başta olmak üzere başka sektörlerde de rotada magnezyum tozu ile oklar çizildiğini gördüm. Bu ekstrem örneğin yanı sıra çoğu kişi hem fikir olacaktır, noktasal işaretlemelerin de her hamlede karşınıza çıkması, kilit hamleyi neredeyse sizin için çözmesi tırmanışın keyfini kesinlikle kaçırıyor. Proje yaptığım rotanın başka birisi için on-sight girmek istediği bir rota ya da ısınma rotası olabileceğini tekrar tekrar kendime hatırlatarak ve illa ki gerekiyorsa neredeyse sadece benim fark edebileceğim küçüklükte bir ayak işareti koymak ve inerken rotayı fırçalamak, kendime sürekli hatırlattığım ve alışkanlık haline getirmek için uğraştığım bir kural haline geldi. Oklar ve sık işaretlemelerle karşılaştığım rotaların derecelerinin çok yüksek olmaması bu işaretlerin tırmanışı çok da uzun süredir yapmayan, belki de yeni başlamış ya da bu kişilere eğitim veren kişilerce bırakılmış olduğunu gösteriyor diye de ekleyeyim.

En sık ihlal edildiği gözlemlenen üçüncü kural ise “Sigara izmaritlerini yanınızda götürün, rota dibinde ya da doğada bırakmayın.” Yerde bir izmarit bulup toplamaya başlayınca mutlaka biraz ilerisinde yerde bir tane, kayanın bir deliğine giderken alınmak üzere bırakılmış başka bir tane, sözde toprağı eşeleyip gömülmeye çabalanmış birkaç tane buluveriyorsunuz hemen. Sayıları tuvalet kağıtlarından kesinlikle daha fazla. Sigara izmaritlerinin yanı sıra, tırmanış alanında dumanı rahatsız edecek şekilde sigara içilmesi, malzemelere sigara ile yaklaşılması da anketteki açık uçlu sorulara gelen cevaplarda sık sık bahsedildi:

“Rota dibinde içilen sigara 3. boltta bile boğucu olabiliyor.”

“İnsanların sigaralarına dikkat etmeyip spor yapan herkesi zehirledikleri yetmiyormuş gibi bir de milletin malzemelerini deldiklerine/yaktıklarına şahit oldum. İzmaritleri rota dibinde bırakmaları da cabası.”

“Sessiz olun”  kuralı da en çok ihlal edilen kurallar listesine üstlerden girdi. Tırmanış bölgelerinin kalabalıklaşması, hoparlör, drone gibi teknolojiler beraberinde gürültüyü de getirdi diyebiliriz. Anketteki yorumlara göre tırmananlar tırmanış sırasında kendilerine sorulmadan açılan müzikten pek de haz etmiyorlar. Buna “JBL terörü” adını verenler de var.

 “Tırmanıcı ile emniyetçinin birbirini duyabileceği seviyede müzik dinlenmeli. Bu konuda herkesin anlayışlı olması gerekir.”

“Bir Karakayalar tırmanış şenliğinde, gündüzleri insanlar tırmanırken, tüm tırmanış bölgelerinden rahatça duyulabilecek kadar yüksek sesle müzik yayınları yapıldığına, dinlenme alanlarında bağırarak eğlenip, bağrışarak tartışıp, şenliğe tırmanışa odaklı gelen insanları uyutmadıklarına çokça şahit oldum.”

Sadece müzik değil, akşamları belli bir saatten sonra çadır alanlarında ya da kampinglerde yapılan her türlü gürültü tırmanışçıları rahatsız ederek, ertesi günkü performansını engelleyebiliyor. Birçok tırmanıcının da iş çıkışlarında uzun yollar yapıp, uykusuz bir şekilde hafta sonunu verimli bir tırmanış ile geçirmek niyetinde olduğunu hesaba katınca, “uyuyabilmek” önemli bir ihtiyaç halini alıyor. Buna çözüm olarak tabii ki “evrensel” bir mutlak sessizlik saati belirlemek birkaç kişi tarafından öneri olarak sunulmuş

“Yanılmıyorsam 14. Kaynaklar festivalinde tüm gece yol çekmiş, uykusuzluk üstüne tüm gün tırmanıp ertesi gün için erken yatmıştık. Sağ olsunlar başka kulüpten arkadaşlar ve interrailciler tüm gece aman vermemişti.”

“Belli bir saatten sonra kamp alanında yüksek sesle konuşulmamalı.”

Rotaların dibinde yapılan gürültü sadece müzik ile sınırlı değil. Yüksek sesle konuşmak, bağırmak da hem tırmanıcıyı hem de emniyetçiyi rahatsız edebiliyor. Beta vermek adına bağırmak, emniyetçi ile muhabbet etmeye çalışarak dikkatini dağıtmak, öfkelenerek bağırmak da ankete katılanların en çok şikayetçi oldukları durumlardandı:

“Özellikle Ballıkayalar’da çok başıma gelen bir durum gürültü sorunu. Aynı anda çok kalabalık ekipler olabiliyor ve büyük bir insan gürültüsü ortaya çıkıyor. Bu gürültü müzik asla değil. Şarkı söyleyeninden, birbirine bağıran, küfür eden insan sesleri. Uyarıldığında ise sadece başından savusturulup devam ediliyor.”

“Olimpos -Dershane'de bir grup bir hafta boyunca her gün, farklı bir sektörü kapattı. Sektörler birbirine yakın olduğu için kaçamadık da. Rota diplerine çocuk işettiler, tırmanırken sürekli bağırarak iletişim kurdular ve üzerine hoparlörden müzik açıp son ses dinlettiler. Tırmanırken emniyetçimle iletişim kuramadığım noktaya kadar uyarmadım fakat uyardıktan 10 dakika sonra yine eski rutinlerine döndüler.”

“Rotayı çıkamayınca sinirlenip küfreden, inince ayakkabısını kesip çöpe atan agresif kareteci tırmanışcılara şahidiz : )”

En çok ihlal edildiği gözlemlenen kurallar listesinde biraz daha aşağı indiğimizde rotaların top-rope tırmanış sırasında meşgul edilmesi ile ilgili var olan kuralları görüyoruz. Bu kurallar sırasıyla: “Toprope tırmanırken rotayı fazla meşgul etmeyin” ve “Rotalar herkesin tırmanması için açılmıştır, rotaları uzun süre meşgul etmeyin, lider tırmanış için gelenlere öncelik tanıyın”. Bu iki kuralın ankette sıklıkla eleştirilen, dipnot düşülen kurallar olduğunu söylemeliyiz. Özellikle de problemin top-rope tırmanmak değil, rotayı uzun süre meşgul etmek olduğu ve bunu lider tırmananların da sıklıkla yaptığına dair bir vurgu vardı:

“Bir kişinin yaptığı şey diğerinden daha önemsiz, daha küçümseyici olmamalı. Neredeyse hiç top-rope tırmanmıyorum (bazen kilide bakmak için kullanıyorum) ve hızlıca çıkıyorum top-rope’tan. Fakat başkalarının top-rope tırmanış zevkinin bu kuraldan referans alınarak kesilmesine de karşıyım.”

“Lider tırmanmak isteyene niye rotayı bırakmak gerekiyor? İsteyen istediği tarzda tırmanır. Önemli olan rotayı uzun süre meşgul etmemek. Lider tırmanıp 1 saat askıda kilit hamle çalışan güzide lider tırmanıcı dolu etraf”

“Top-rope tırmanırken rotayı fazla meşgul etmeyin kuralı, öğrenmeye çalışan kişiye sen tırmanma demek gibi bir şey. Herkes tabii ki saygı çerçevesinde- özellikle kalabalık bölgelerde- birbirinden tırmanmak için izin istiyor. Problem, rotayı açıp başkalarının tırmanmasına izin vermeyenlerde bence.”

Rehberlerde yer alan top-rope tırmanış ile rotayı meşgul etmeye dair kuralların hem bu kadar eleştiri alması hem de ihlal edildiğine dair bu kadar çok puan almasının sebebi, top-rope tırmanışın kalabalık eğitim faaliyetleriyle özdeşleştirilmiş olması olabilir.  Eğitim tırmanışları sırasında çoğunlukla kalabalık bir şekilde tırmanılıp,  aynı sektörde birden fazla rota top-rope açılıyor. Bu sürecin bütün eğitim alanlar da dâhil olmak üzere oradaki tüm tırmanıcılar için daha makul hale getirilmesi nasıl mümkün? Ankete katılanlar buna dair eleştiri ve önerilerini de ilettiler: 

“Eğitim veren grup, kulüp, kurum vb. sektörü tam gün kullanacaksa çevredeki tırmanışçıların onayını almalı. Eğer diğer tırmanışcılar da rotaları kullanacak ise kulüp bunu belli bir zaman aralığında yapmalı.”

Bazı kulüplerin çeşitli yollarla hangi gün ve saatlerde eğitim yapılacağını duyurmaya çabaladığına şahit oluyoruz, fakat tabii ki bu duyurulardan bütün tırmanıcıların haberdar olması bu kadar kalabalıklaşan bir camiada pek de mümkün değil. Bu yüzden tırmanışa gelen kişilerin eğitim alan bir grupla karşılaşma anlarında da farklı çözümler üretilebilir. Zaman dilimi belirlemek, mümkünse eğitim grubunu farklı sektörlere dağıtmak, arada başka ekipten kişilerin de tırmanmasına izin vermek, molalarda rotadan ve rotanın dibinden ip ve diğer malzemeleri kaldırmak bunlardan sadece bazıları:

“Gelen ekip eğitim adıyla geliyor, buna tabii ki saygımız var ama bütün rotaları eğitim rotası yapmak, rotaların top-rope bir şekilde kalması ve molalarında ipi çekmemeleri gibi birçok kez karşılaştığımız hoş olmayan durumlar var”

“Rota top-rope bırakılmışsa ve o an tırmanılmıyorsa, ipi çekip lider tırmanmak da yine haktır. Madem top-rope tırmanmak istiyorsun, tırmanışını yap ve ipini çek. Rotayı "kilitlemek", "kapatmak" kimsenin haddi değil bu noktada. Hele de paralı tırmanış eğitimleri için.”

“Geyikbayırı Küllüin sektörde bir büyük grubun özellikle 7 derece altı rotaları kendi mallarıymış gibi kullandığını görmüştüm. Başkası girmesin diye her rotaya birer hat açılmıştı.”

Birçoğumuzun hafta sonu tırmanıcısı olduğu ve bütün hafta içini hafta sonu tırmanma hayalleriyle geçirip, tırmanış gününden bir dakikayı bile heba etmeye tahammülü olmadığını düşünürsek, bir de hepimizin çok fazla sektörün ve rota derecesi çeşitliliğinin olduğu tırmanış bölgelerine yakın yaşamadığımızı düşünürsek, kalabalıklaşmanın hepimiz için problemler doğurması normal. Kalabalıklar sadece eğitim grupları ile beraber gelmiyor tabii ki. Hepimiz gruplar halinde gidebiliyoruz tırmanışa.

Bu durumda yapılabilecek şey yukarıda da bahsettiğimiz gibi rotada işimiz bittiğinde ipi ve malzemeleri çekip rotayı başkalarına bırakmak, grup halinde geldiysek araya başka insanları da almak gibi çözümler olabilir.

Bu arada kalabalık sektörlerde ipi rotada bırakmanın şöyle sonuçları da olabiliyor:

“Bazı durumlarda, tırmanışı bitmiş ve ipini henüz çekmeden rotayı bırakan kişilerin rotada bıraktığı ipi, bir başkası top-rope açılıp açılmadığını anlayamadan giriyor, sonucunda bu hatalar bilinçsizce yapılabiliyor. Kişi ipin sahibini sorsa kullanabilir miyim diye ya da tırmanan kişi işi bittiğinde ipini çekse bu sorunlarla karşılaşılmayacak.”

Mesela farklı sektör olanakları olan bahçelerde, rotayı bekleyenleri rotaya dair zaman planımız vb. gibi konulara dair olabildiğince bilgilendirmek güzel bir “kibarlık” olabilir:

“…Sektöre doğru ilerlediğimizde kalabalık bir ekip rotaların altında tırmanış yapıyordu. Rotalarla ilgili olarak durumlarını sorduğumuzda çok da oralı olmadan, yarım ağız bir şekilde cevap vermişlerdi. Biraz zaman geçmesi adına yemek molası verdik. Üzerinden baya zaman geçmiş olmasına rağmen herhangi bir dönüşte bulunmadılar ve adeta aheste aheste tırmanışlarına devam ettiler. Bunun üzerine başka bir sektöre gittik. Rotaları bu kadar meşgul etmek aynı zamanda doğru bir iletişim kurmadan, adeta o rota, o sektör size aitmiş gibi davranmak çok yanlış.”

“Tırmanış alanında bulunan guruba, “ne zaman biter” diye sorduğumuzda “geç biter” cevabını almamız. Sonra da birinin yanındakilere “amaan defolsunlar başka yere!” demesi.”

Bazı tırmanış bahçelerinde “ısınma rotaları” nın sayısının az olması belli başlı rotalardaki yığılmayı ve bekleme süresini arttırabiliyor. Anketteki yorumlarda, bu tür rotalarda yaşanan en sık problemlerden birinin de “ben bir hızlıca girip çıkayım” tavrı olduğundan bahsedilmiş. Ankete katılanlardan bazıları “iyi tırmanan kişilerin rotalara girerken diğerlerine göre önceliği ve üstünlüğü var mıdır?” diye sormuşlar ve bunun neredeyse bir “gelenek” haline geldiğinden bahsetmişler:

“Yaşça büyük görece tecrübeli uzun yıllar tırmanan kişilerin bazı kült rotalara ısınmak adı altında kaynak yaparak girmesi. Yıllardır o tırmanış bahçesinin müdavimi olabilirsiniz. Rotayı girecek kişiden belki 10 kat daha hızlı çıkacak olabilirsiniz. Ama bu yaptığınızın tuvalet sırasında beklerken birinin önüne girmekten pek bir farkı yok. Hızlı işemeniz sizi haklı çıkarmaz.” 

Aslında ‘kaynak’ birçok kişinin sıklıkla yaptığı bir şey. Makul nedenler ve açıklamalarla tabii ki de yapılabilecek bir şey iken bazı insanların ‘kaynak’a daha fazla maruz kaldığını ve bunun cinsiyetçilik boyutunu da hesaba katmamız gerektiğini olduğunu düşünüyorum. Mesela, daha geçtiğimiz ay, rota sayısının sınırlı olduğu bir sektörde popüler bir rotayı bekleyen 5. kişiydim, bir kişi sırada 5 kişi olduğunu duyunca  “ben hızlıca girip çıkarım” zaten diyerek kaynak yapmaya çalıştı. Hepimizin zaten hızlıca girip çıkmayı planladığı bu rotada, daha önce tırmanırken hiç karşılaşmadığım bu kişinin sıradaki beş kişinin de rotada kendisinden uzun kalacağını varsaymış olmasının, bu 5 kişinin 4’ünün kadın olmasıyla ilgisi olmadığını düşünmek iyimserlik olur.

Hazır konu cinsiyetçilikten açılmışken, ankette geçen bazı yorumları da buraya eklemek istiyorum. Ankete katılan birkaç kişi tırmanış bahçelerinde karşılaşılan cinsiyetçi tavır ve cinsiyetçi rota isimlerinden dem vurdu. Aşağıda daha ayrıntılı bahsedeceğim beta-spraying kadınların çokça başına gelen bir şey. İstenmeden “yardım edilmesi” ve kadın tırmanıcılara bu şekilde aşırı ilgi gösterilmesi yorumlarda karşımıza çıkan durumlar oldu. Bir de özellikle yurt dışında yapıldığı gibi cinsiyetçi ve ırkçı rota isimlerinin burada da değiştirilmesi önerisi geldi: 

“Biliyorum bir gelenek ama cinsiyetçi ve ayrımcı rota isimlerinin yeniden tartışmaya açılması gerektiğini düşünüyorum. Bu dilin tırmanış bahçelerinde yeniden üretilmesini sakıncalı buluyorum. Bunun öncülü olarak “bu tarz söylemlerde bulunmamaya özen gösterilmeli” gibi bir etik kuraldan bahsedilebilir.” 

Son olarak da bahçelerde duymaya maalesef alışmak zorunda kaldığımız cinsiyetçi dile dair de bir yorumu paylaşalım: 

“Kesinlikle ve kesinlikle cinsiyetçi dil kullanımının rehber kitaplarda da belirtilerek etik dışı kabul edilmesi gerekiyor. Hiçbir bilimsel geçerliliği olmayan "kız rotası", "erkek rotası" gibi ifadeler kadın tırmanışçıları küçümsemek için kullanılıyor. Kimse overdose testosteron patlamasına maruz kalmak zorunda da değil”

 “Cinsiyetçi, ırkçı, homofobik vb. yorumlar, muhabbetler yaparak tırmanış komünitemizdeki çeşitliliği yadsımayın, insanları bu şekilde rahatsız etmeyin.”  

Yukarıda kalabalık gruplar ve eğitim faaliyetleri bağlamında bahsettiğimiz, rotaları başka tırmanıcılara kapama meselesinin sonuçlarının bir benzerini de “çok fazla oyalanılan” rotalarda görüyoruz. Özellikle başkasının proje yapmış olduğu ve oyalandığı rotaları tırmanmak için uzun süre beklemek bir problem olarak görülüyor:

 “Geyikbayırı’nda bir tırmanıcı çıkamadığı bir rotada 1.30 saat oyalandı. İki hamle yapıyor 10 dk. bekliyor düşünüyor. Neymiş bu rota benim projem.”

Bu durumun tam tersi, yani rotayı proje yapıp deneyen kişilerin de araya girip uzun süre deneyenlerden rahatsızlık duyması da ankette bahsi geçen problemlerden:

“Denediğim ve çıkmaya hazır olduğum bir proje ortamı saatlerce başka bir tırmanıcının bitirmesi bekleyerek günümü bitirmiştim”

“Proje yaptığım bir rotada, iki deneme arası dinlenirken, tırmanıcılardan biri gayet kibarca "eğer bir sonraki denemene kadar vakit var ise ben girebilir miyim?" demişti. Tabii ki bunda bir problem yoktu. Ama bundan gaz alan partneri, muhtemelen derecesinin çok çok altında olmasına rağmen, denemek istedi ve bana hiçbir şey sormadı. Tabii bir saatten sonra ne istek ne de kuvvet kalmıştı :))”

Bir yandan konuya yukarıdaki örneklerdeki gibi yaklaşmaya getirilen yapıcı bir eleştiri de var: 

“Öncelikle proje rotalar konusundaki etik kural önerilerini biraz eksik buldum. Bu iki yönlü bir şey. Birincisi kaya ve rotalar herkesin, herkes tırmanabilir. Rotada sabit ekspress olması sahibinden izin almayı gerektirmez. Bunu kabul etmek demek rotaları özel mülkiyet olarak görmek gibi. Müsait bir zaman diliminde herkes tırmanabilir. En fazla nezaketen bu soru sorulur. Rota top rope bırakılmışsa ve o an tırmanılmıyorsa, ipi çekip lider tırmanmak da yine haktır. Madem top rope tırmanmak istiyorsun, tırmanışını yap ve ipini çek. Rotayı "kilitlemek", "kapatmak" kimsenin haddi değil bu noktada. Hele de paralı tırmanış eğitimleri için. Buraya kadar olan kısım bence etik kural olarak görülebilir. İkinci kısım aslında yukarıdaki sorunlara da yol açan aynı rotalara saldırma açgözlülüğü. Bir tırmanış bahçesinde pek çok rota varken neden herkes ekspres takılı olan rotalara üşüşüyor buna bakmak gerek. Bir rotaya zaten 3 4 kişi çalışıyorken 5. kişinin başka bir rotaya yönelmeyi düşünmesi bir etik kural olamaz belki ama kişisel olarak bu bilince ulaşmak gerek diye düşünüyorum. Aynı şekilde proje rotalarda bazen 40 dk 1 saat harcanabiliyor hangi seviyeden tırmanışçı olursa olsun. Böyle bir durumda elbette bekleyen varsa inmek gerekir. Fakat pek çok alternatifin olduğu durumlarda ille de birisinin çalıştığı rotayı proje yapmak yine kişisel tercih meselesi (biraz rekabetçilik ve bak ben senden önce çıkacağım dürtüsü de olabilir).”

Kalabalık yerlerde tırmanmanın getirdiği bir takım güvenlik sorunları da oluyor. İpe sık sık basılarak geçilmesi, ip çekilirken yeterli uyarı yapılmaması ve taş düşmesi karşılaşılan sorunlardan bazılarıydı.

En çok ihlal edildiği gözlemlenen bir diğer kural ise şu oldu: “Top-rope çalışırken kendi karabinanızı kullanın, istasyondaki herhangi bir karabinayı mağaracıyı ya da iniş halkasını değil.” Yorumlarda da çok sık bahsedilen bir kural ve ihlal idi bu. Özellikle kalabalık eğitimlerde eğitmenlerin mağaracıları veya iniş halkalarını kullandırtmaları eleştirildi:

“En çok karşılaştığım şey, mağaracı veya iniş halkası kullanarak top-rope tırmanış yapıyor olmaları. Bireysel olarak öğrenmiş ve bir kulüp çatısı altında olmadan başlamış kişilere uyarı yapmak kolay, fakat yıllarca camianın içinde olup, özel kulüp adı altında eğitim veren kişilerin bunu yaptığını görünce insan daha çok şaşırıyor. Yer fark etmiyor Ballıkayalar, Gölpazarı, Geyve çoğu yerde karşıma çıkıyor bu.”

“Çok kişinin katılım gösterdiği eğitimlerde (bu genelde TDF eğitimi oluyor) daima gördüğüm şey halkadan top rope çalışıldığı yönünde. Maalesef üzücü bir durum, hele ki en az 4-5 kişinin aynı rotaya çıktığını düşündüğünüzde.”

Özellikle aşınma hızı halkalardan fazla olan mağaracılarda top-rope çalışmanın malzemenin ömrüne zarar verebileceğini ve farklı çaptaki iplerin sürtünmesi ile mağaracılarda oluşan çentiklerin ipe de zarar verebileceğini not etmiş olalım.

Rotadaki malzemelere zarar verilmemesi ve korunması meselesine geldiğimizde genel-geçer kural önerilerimizden olan “İstasyonlardaki mağaracı/kilitli iniş karabinalarını ve varsa rotadaki sabit ekspres(ler)i almayın, rotayı bulduğunuz gibi bırakın” önerisi en çok puan alan önerilerden oldu. Birçok kişi rotadaki sabit ekspreslerin ya da tırmanıcılar tarafından bırakılan ekspreslerin “yanlışlıkla çalınmasından!” da dem vurarak “rotalarda toplanmamış teknik malzemelerin şahsa ait olduğunu ve alınmaması gerektiği” ni hatırlattı.

Laf malzeme konusuna gelmişken, ankette malzemelerin yanlış kullanılmasının yol açacağı olası kazalardan ve bu kazaların eninde sonunda geçtiğimiz aylarda çıkarılan genelge gibi tırmanışı kısıtlayacak tedbirlere yol açabileceği vurgulandı:

“Uygun ekipman (friction+ kask+ dinamik ip+ atc+emniyet kemeri+hms +karabina+ ekspress) olamadan rotaya çıkmaya çalışılmamalı. Aksi takdirde ya rotadaki sabit karabinalara (mağaracı), boltlara, kayaya zarar verilerek çıkılıyor ya da kaza yaşanarak o bölgeye jandarma ve valiliğin gözlerinin dikilmesine, belli bir süre tırmanışın yasaklanmasına neden olunuyor.”

“İzmir Dereköy’de bir dağcılık kulübünün temsilcileri tırmanış eğitimi vermek için gelmişlerdi. Başlarındaki sözde eğitmenleri direkt şu cümleyi kurdu: "Arkadaşlar şimdi sizin ayakkabılar çok uygun değil, duvardaki bu kancalar var ya (boltlar), bunlara parmaklarınızı geçirerek kendinizi çekebilirsiniz" Ben dayanamayıp tepki gösterdiğimde de “hocam sizin eğitiminiz nereden, hem arkadaşların ayakkabıları uygun değil bu seferlik tutarak çıkabilirler” dediler. Ben tepki gösterince de uzaklaşıp başka rotaya gittiler.”

Anket sonuçlarına bakıldığında “Beta-Spraying” in, yani tırmanıcı istemeden beta vermenin yine çok sık karşılaşılan problemlerden biri olduğu ortaya çıktı. Beta-spraying hem maruz kaldığımız bir şey oluyor hem de bence herkesin kendini yaparken bulabileceği bir şey. Hepimiz bazen kendimizi heyecanla tırmanıcıya beta verirken bulabiliyoruz, tam da bu anlarda bunun hem tırmanıcı için hem de çevredekiler için rahatsız edici olabileceğini kendimize hatırlatma refleksine sahip olmak gerekiyor belki de.

Beta verilmesinin olası sonuçlarına dair şöyle güzel bir eleştiri de geldi:

“Devamlı beta veren tiplere her yerde ve her zaman denk geliyorum. Özellikle kulüp sporcularımızı götürdüğümüz yapay duvar, kaya tırmanışı ya da boulder antrenmanı sırasında kendini kanıtlama derdinde olan kişiler sizin grubunuza müdahale etmekte hiç geri durmuyor. “Şöyle bas, böyle tut veya kolunu kırma vs vs.” Sizin yanınızda bulunan kişinin kaç kere tırmandığını ne aşamada olduğunu bilmeden verdiği bilgiler ya da “dirseğini kırma” gibi uyarılar, ukalalık ve iş bilmezlikten başka bir şey değil bence. İlk kez duvarla tanışan insana bir anda bilgi yüklemektense önce güvenli ve stressiz tırmanmasını sağlamanın doğru olduğunu düşündüğümden, böyle ukalalıkların hiç etik olmadığını düşünüyorum.”

Bu yorumda bahsi geçen, tırmanışa yeni başlamış kişiler de beta verilmesine dair benzer hislere sahip olabiliyor:

“İlk tırmanmayı öğrendiğim zamanlarda beni yönlendiren rehberim dışındaki birçok kişinin de müdahale etmesiyle kafam çok karışmıştı. Tırmanma esnasında yardım sanılarak yapılan bütün müdahaleler tırmanıcıyı sabote etmiş oluyor.”

Anket sonuçlarında en çok puan alıp en çok ihlal edildiğine rastlanılan kurallarda biraz daha aşağıya gidince organik çöp meselesine rastlıyoruz. Tuvalet kağıdı ve sigara izmaritlerinin yanı sıra organik çöp atıklarının tırmanış alanlarında bırakılması da sıklıkla rastlanan bir problem olarak öne çıktı ankette. Organik çöplere dair genel kanı “bunlar organik, bir şey olmaz” olabiliyor. Fakat bu çöplerin doğaya karışmaları düşünüldüğü kadar kısa sürmüyor (portakal ve muz kabuğu iki yılda çürüyor), ayrıca ekosisteme farklı etkileri olabiliyor.

“Organik atıkların çevreye atılmaması konusu önemli. Her yer muz kabuğu fındık ceviz kahve atığı dolu. “Organik çöp” olsa dahi rota dibinde bırakılmamalı.”

“Ballıkayalar Tırmanış Bahçesi’nde, Perküsyon ve Kuzu Kuzu rotasının önünde duran bir taş blok üzerine uzanmış, çekirdek çitleyerek kabuklarını etrafa saçan bir arkadaşa denk geldik. Sanıyoruz bir tırmanıcı arkadaşımızın sosyal çevresinden bir misafirdi. Kendisini uyardığımda ise, rahatını hiç bozmadan çekirdek kabuklarını etrafa atarak “ben ziraat mühendisiyim, bunlar organik bir şey olmaz” şeklinde açıklama yapmaya başladı. “ 

Rota dibinde herhangi bir çöp bırakmayan dikkatli tırmanıcılar olsanız da, kamp boyunca biriktirdiğiniz çöpleri tırmanış bölgelerinde ya da yakın köylerde yer alan konteynırlara attığınızda da problem yaratabiliyor. Bu bölgelerdeki belediye çalışmaları bu kadar insanın çöpünü hızlıca toplayabilecek seviyede olmayabiliyor. Özellikle bu bölgelerde dolup taşan konteynırlardaki çöpleri, rüzgar veya köpekler etrafa dağıtabiliyor. Ayrıca aslında şehre yakın indirebileceğimiz çöpler, köylerdeki sınırlı sayıdaki konteynırın dolmasına yol açabiliyor. 

“Konteynıra atılan çöplerin doğaya yayılmasına bir örnek olarak Kaynaklar mesire alanı eminim hepimizin ortak anısıdır.

“Çöpler şehre taşınmalı çöp konteynırları genelde taşıyor ve doğaya yayılıyor.”

Çöp konusunda son sözü yine bir anket katılımcısına bırakayım: “Ballıkayalar’da 4 kişi tırmanışı bitirmiş gidiyordu, daha önce görmediğim bir ekipti. Çöplerini aldılar ama özenli bir toplama yapmadılar. Özellikle sigara izmaritleri ve yeni aldıkları malzemenin kullanım kağıdını almadılar. Uyarma ihtiyacı hissederek kibarca uyardım ama “sen tırmanışına bak” gibi ters bir cevap aldım. Tabi ki o kağıt ve izmaritleri orada bırakmadım, topladım. Onlar tırmanış sonrası keyif yapmaya gittiler. Bence bu camiada ego gibi ciddi bir sorun var, herkes için konuşmuyorum ama bu tarz kişi ve kişilere ne yapılabileceğine dair bir fikir bulmalıyız. Tırmanıcılar arasında güzel iletişim kurabilmek gerçekten önemli. Bazen bir yardım istemekten bile çekinmeden birbirimize karşı açık olmalıyız. 8c tırmanmak benim için bir şey ifade etmiyor, kimse için etmemeli. Proje yaptığımız rota için harcadığımız bunca enerjiyi belki insanlarla bağ kurmaya da biraz harcayarak birliktelik sağlayabiliriz.”

Tırmanış bahçelerinde çöp ve atık meselesinin yanında çevrenin korunması ile ilgili iki önemli başlık daha öne çıktı: Tırmanış alanına arabayla girmek ve ateş yakılması. Örnek olarak, Karakayalar’da ağaçların arasına, Geyve’de ise kamp alanının dibine kadar araba ile gidiliyor. Hâlbuki arabaların park edebilecekleri yerler rehberlerde belirlenmiş ve bu alanlardan uzakta: 

“Geyve’de kamptayım, arabalar etrafı sarmış. Hava belli yağacak. Sonunda yağdı da. Yağmur başlar başlamaz apar topar kaçmaya çalışanlar, pati çeken 4×4 ler maalesef.” 

Ateş konusunda ise “ateş yakmak yasaklansın” diyenler de var, bunda herhangi bir sorun görmeyenler de:

“Ağaç altlarında da ateş yakılmamalı duman bitkiye zarar verir, yaprakları kuruyor zaten.”

“Rotanın tam altında olmasa da, sektörde alan büyük ise ve kalabalık yoksa birazcık uzaklaşıp ateş yakılamaması için bir sebep göremiyorum” 

“Ateş yakıp çöplerini ateşe atıyorlar. Geriye plastik parçalar, tenekeler ve yanmış bir bitki örtüsü kalıyor.”

Çözüm önerisi olarak ise “kamp alanında hep aynı noktada ateş yakmak, yeni bir alanda ateş yakmamak” fikri sunulmuş. Ben de kamp alanı dışında ve kamp alanındaki hali hazırda tahrip edilmiş ateş alanı dışında bir yerde ateş yakmamayı, başka noktaları tahrip etmemeyi tercih ediyorum. 

Ankette yorumlarda bahsi geçen, çevreyle ilgili bir diğer mesele de zaten mevcut olan patikaların yerine yeni “sosyal patikaların” açılması ve sık kullanılan bu patikalarda “çiğneme” ile beraber bitki örtüsünün yok olması, toprağın değişimine ve erozyona yol açması. Kaya tırmanışının çevresel etkileri ile ilgili daha geniş bir literatüre Güney Çetinkaya’nın bu çalışmasından ulaşabilirsiniz. 

Ankete katıldığınız ve çıktıları okuduğunuz için teşekkür ederiz. 200 küsür kişi birçok anısını, önerisini ve yorumunu paylaştı. Bütün bu yorumları başlıklar halinde olabildiğince anlamlı bir bütün haline getirmeye çalıştım. Söylediğim gibi anketin amacı yeni bir kurallar dizisi yaratmak değil. İnsanların nelerden rahatsız olabileceğini ortaya çıkarmak, kalabalıklaşan tırmanış bahçelerinde hepimizin rahatça tırmanabileceği ortamları nasıl sağlarız diye kafa yormak idi. Anketin sayısal sonuçlarına ulaşmak için aşağıdaki linke tıklayabilirsiniz:

https://drive.google.com/file/d/1NUGVpHSC8VwZYDPa95kVmXF142VTxZHc/view?usp=sharing

Belli ki bu etik meseleleri konuşmayı hiç bir zaman bırakmamalı, tartışmaya, konuşmaya devam etmeliyiz. Son olarak ankette yer alan şu öneri ile bitireyim:  

“Yanınızda gelen arkadaşlara bahçenin etik kurallarından biraz bahsetseniz iyi olur.”

Sumru Tamer 

sumru [.] tamer [at] gmail nokta com